GAVS VELİ-ÜL AZAM ABDULLAH HAZRETLERİ ''KS.''
  N) ŞEHİTLİK NEDİR ?
 

            Allah yolunda canını veren kimseye şehit (çoğulu şühedâ) denir. Böyle bir kişiye şehit denilmesinin ne anlama geldiği konusundaki görüşlerden bazıları şunlardır: Böyle bir kişiye şehit denilmiştir; çünkü bu kişinin cennete gireceğine şahitlik edilmiştir. Böyle bir kişiye şehit denilmiştir; çünkü ölümü anında birtakım rahmet melekleri hazır bulunmuştur. Böyle bir kişiye şehit denilmiştir; çünkü kendisi Cenâb-ı Allah’ın mânevî huzurunda hazır olarak rızıklandırılacaktır.
            Şehitlik Muhammed ümmetine tahsis edilmiş üstün bir pâye, büyük bir mertebedir. Kur’an’da “Allah yolunda öldürülenlere ölü demeyin! Onlar diridirler, fakat siz farketmiyorsunuz” (el-Bakara 2/154) ve “Allah yolunda öldü- rülenleri ölü sanmayın! Onlar diridirler. Rableri katından rızıklandırılmaktadırlar” (Âl-i İmrân 3/169) buyurulmuştur. Peygamberimiz de bir hadislerinde “Şehit cennettedir” buyurmuş (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 25), başka bir hadiste de “Allah katında hayırlı bir mertebede iken ölmüş kullar içinde, dünya içindekilerle birlikte kendisine verilecek olsa bile, şehitten başka  hiçbir kimse yeniden dünyaya gelmek istemez. Çünkü şehitler, şehitliğin ne denli üstün bir mertebe olduğunu görmüş oldukları için, dünyaya dönüp yeniden bir kere daha şehit olmak için can atarlar” (Buhârî, “Cihâd”, 6) diyerek, âhirette verilen üstün mertebe yanında şehâdet şerbetini içmenin, şehitliği tatmanın da ayrı bir zevki bulunduğunu ifade etmiş olmaktadır. İslâm dininde şehitlik yüksek bir mertebe olarak kabul edildiği ve Allah yolunda öldürülenler şehitlik pâyesiyle taltif edildiği için, müslümanlar açısından Allah yolunda ölmek sevimli ve gönülden istenen bir iş haline gelmiştir.
Birçok hadiste hangi durumda bir müslümanın şehit olacağı konusuna açıklık getirilmiştir. Bir hadiste, canı, malı ve namusu uğruna ölen kişinin şehit olacağı bildirilmiştir. Korunması dinin amaçları arasında yer alan can, mal ve namus uğruna  ölmenin şehit olarak nitelendirilmesi, bu hususlara dinimizde ne kadar önem verildiğini de göstermektedir.
          İslâm hukukçuları ilgili hadislerden yola çıkarak dünyevî ve uhrevî hükümler bakımından şehitleri üç kısımda değerlendirmişlerdir.
1- Hem dünya hem âhiret hükümleri bakımından şehit sayılanlar: Bunlar Allah yolunda savaşırken öldürülen kişilerdir. Kâmil mânada şehit bunlardır ve bunlara “hükmî şehit” denilir. Bu tür şehitler yıkanmaksızın, kanlı elbiseleriyle defnedilir, elbiseleri onların kefeni yerine geçer. Üzerindeki silâh ve başka ağırlıklar alındıktan sonra cenaze namazı kılınarak defnedilir. Diğer üç mezhebe göre, şehitlerin yıkanmasına gerek olmadığı gibi üzerlerine cenaze namazı kılınmasına da gerek görülmemesi, yine şehitin elde etmiş olduğu yüksek pâye ile ilgilidir.
2- Sadece dünya hükümleri bakımından şehit sayılanlar: Kalbinde nifak bulunmakla yani münâfık olmakla birlikte, dış görünüşü itibariyle  müslüman olduğuna hükmedilen ve müslümanların saflarında bulunduğu sırada düşman tarafından öldürülen kişiler bu grupta yer alı Bunlar dünyada yapılacak işler bakımından şehit muamelesi görürler.
3- Sadece âhiret hükümleri bakımından şehit sayılanlar: Allah yolunda savaşırken aldığı bir yaradan dolayı o anda değil de, daha sonra ölen kişiler bu grupta yer alırlar.
Ayrıca hadislerde şehit oldukları bildirilmekte olan, yanlışlıkla veya haksız yere öldürülen kişi, yangında, denizde veya göçük altında can veren kişiler; veba, kolera, sıtma gibi yaygın ve  önlenmesi  zor  hastalıklar  sebebiyle ölenler, ilim  tahsili yolunda, helâl  kazanç uğrunda, gerek kendisinin gerekse, -isterse gayri müslim olsun- başkalarının can, mal ve namusları uğrunda ölenler, loğusa iken ölen ve cuma gecesinde ölen kimseler de bu grupta yer alan şehitlerdir.
           Kur’an’da “Allah’a ve elçisine itaat eden kimseler; Allah’ın nimetine mazhar olmuş bulunan peygamberler, sıddîklar, şehitler ve iyi/sâlih kullar ile birlikte bulunacaklardır” (en-Nisâ 4/69) buyurularak, şehitlerin Allah katındaki itibarına işaret edildikten sonra Allah ve Resulü’ne itaat eden, yani İslâm dininin getirdiği hükümlere boyun eğen kimsenin de aynı şekilde iyi muamele göreceği belirtilir. Hz. Peygamber de“Kim şehit olmayı içtenlikle dilerse, Allah onu şehitlerin menzilesine ulaştırır, bu kişi isterse yatağında ölmüş olsun” (Müslim, “İmâre”, 156-157; Nesaî, “Cihâd”, 36) buyurarak müslümanın iyi niyet ve samimi arzusunun bile Allah katında üstün bir değere sahip olduğunu belirtmiştir. ( Gavs Veli-ül Azam Abdullah Hz. 'KS.' )
 
 
  Bugün 61 ziyaretçi (70 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol