GAVS VELİ-ÜL AZAM ABDULLAH HAZRETLERİ ''KS.''
  F) İSLAM VE İKİYÜZLÜLÜK
 

            Yüce Rabbimiz, pek çok ayette ikiyüzlülerden (münafıklardan) söz eder. Bunlar Allah’a, kitaba inanmış gibi görünürler, fakat aslında inanmamışlardır. Allah’ın kalplerimizde olanı bildiğini unutup, kendilerince Allah’ı aldattıklarını zannederler. Yüzümüze gülen birinin arkamızdan konuştuğunu öğrenmek moralimizi bozar. Bu bile ne kadar rahatsız edici bir şeyken, bir de bunun Allah’a yapıldığı düşünülürse olayın önemi daha iyi anlaşılır. Rabbimiz ''Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah’ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Onlar Allah’ı çok az hatırlarlar. Arada bocalayıp dururlar. Ne şunlardan yanadırlar ne bunlardan yana. Allah’ın şaşırttığına sen asla yol sağlayamazsın.'' (Nisa 142-143) buyuruyor.
            Kuran, Peygamberimizi ve bizleri çevremizdeki münafıklara karşı sürekli uyarmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus var. Hadisçiler, Müslüman olup Peygamberi gören herkese sahabe demektedir ve sahabeyi kesin adil ve doğru sözlü kabul edip, onların naklettiği hadislere inanmaktadırlar. Kuran, Peygamber’in döneminde birçok münafığın inanmadığı halde kendini inanmış gibi gösterdiğini, birçok zayıf inançlı, inancı oturmamış kişinin, inandıklarını söylemelerine rağmen Peygamber’e zorluklar çıkardıklarını haber vermekteyken, sahabeden herkesin her söylediğine nasıl inanılır? Bunlar nasıl Kuran’ın yanında dini kaynak kabul edilir?
            Rabbimiz bununla ilgili olarak; ''Çevrenizdeki Bedevî Araplardan münafıklar var. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar var. Sen bilmezsin onları. Ama biz biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler.'' (Tevbe 101) buyuruyor.
            Rabbimiz bir başka ayette ; ''Münafıklar sana geldiklerinde: “Senin kesinlikle Allah’ın elçisi olduğuna tanıklık ederiz.” derler. Senin kesinlikle O’nun elçisi olduğunu Allah zaten biliyor. Ve Allah tanıklık eder ki, münafıklar kesinlikle yalancıdırlar.'' (Münafıkun 1) ve  ''Onlar; 'Allah resulünün yanındakilere infak edip bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler!' diyen kişilerdir. Oysaki göklerin ve yerin hazineleri, Allah’ın tekelindedir. Ama münafıklar bunu anlamazlar.'' (Münafıkun 7) buyuruyor.
            
İdarecilerine şirin gözükmek, aralarını bozmamak adına, gerçek duygularını gizleyen/söylemeyen bu kimseler Resulullah döneminde yaşamış ashap tarafından uyarılıyorlar. Bu yaptıkları şeyin ikiyüzlülük olduğu bu kimselere hatırlatılıyor.

İkiyüzlülüğün iç içe olduğu diğer kavram ise münafıklıktır. Münafık, önce inanan sonra Allah’ı görmezlik eden ama kendini inançlı gören veya gösteren kişidir. Münafıklık dikkat ederseniz imanda iki yüzlülüktür. Aslında bu kimseler İslam’a inanmamaktadırlar. Münafıklar ikiyüzlüdürler ve bu kesim ile ilgili Kur’an’da birçok ayet geçmektedir. Riyakârlık/ikiyüzlülük ile münafıklığın arasındaki ince ayrıntı için İmam Râzî Maun Suresi’nin tefsirinde bu farklara işaretle diyor ki: “Münafık, dıştan iman etmiş görünüp içinde inkârı saklayan kimsedir. Riyakâr ise, kendisini görenler dindar olduğuna inansınlar diye, kalbinde olmadığı halde, alabildiğine bir huşu gösteren kimsedir. Şöyle de diyebiliriz: Münafık, kimsenin olmadığı, görmediği yerde namaz kılmayan; riyakâr ise en güzel namazı insanların yanında kılan kimsedir.” (Tefsir-i Kebir, 23/446)
          Kur’an-ı Kerim’de, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarf eden münafığın hali, üzerinde azıcık bir toprak birikintisi varken şiddetli bir yağmurda cascavlak kalan kayanın haline benzetiliyor. (Bakara, 264).

Ayrıca maun suresinde Yüce Allah “Yazılar olsun o namaz kılanlara” hitabını yönelttiği kimselere yoksulu doyurmayı teşvik etmedikleri için bu kimselerin ikiyüzlü/riyakâr kimseler olduğunu söylüyor. Ve böylelikle yapmış oldukları ibadeti kabul etmiyor.
            Kendilerini Müslüman olarak tanımlayan günümüz insanlarında ise durum yeni kavramlarla daha bir çıkmaz hal almış. Bu kimselere baktığınızda camide Müslümanlar gibi davranıyor iken geçimliklerini ilgilendiren hususlarda tıpkı bir kapitalist gibi davranmaktadır. Evde namazını kılıyor iken, devlet dairesine gittiğinde,  amirinin emir kulu olduğunu söyleye biliyor. Bir yerde Allah’ın kulu bir yerde emredenlerin kulu oluyor. Bu tarz kimselerin hayatlarının tümüne baktığınız zaman bu kimselerin bu ikiyüzlü tavırları sebebiyle dinler arasında sürekli gidip geldiklerini görürsünüz. Bir bakıyorsunuz ki bu insanlar biraz kapitalist, biraz laik, demokrat, biraz liberal, biraz Müslüman olabiliyor.
     Bu haliyle Taguti sistemlerin baskıları, korkutmaları sebebiyle de Müslümanlar ikiyüzlü tavır içerisinde bulunabilmektedirler. Bu sistemlerin Allah’ın ayetlerine rağmen çıkardıkları kanunlar Kur’an’da ki hükümlerle çeliştiği için Kur’an’a inanan onu hayat kitabı olarak benimsemiş Müslümanları güç durumlarda bırakmaktadır. Bu sistem içerisinde görevli memurları bu sistemin içerisinde ticaret yapan esnafları, bu sistem içerisinde politika yapan siyasetçileri ama her kesim inançları ile sistemin kanunları arasında bocalayıp durmaktadır. Sonuçta sabrı ve direnmeyi göze alamayan büyük bir çoğunluk Kur’an hükümlerini Taguti sistemlerinin hükümlerine uydurmakta bir beis görmemiş ve meseleyi böylelikle çözmüşlerdir. Bu kimselerin batıdan ithal ettikleri kavramları da savunup kendilerini yönetmesine izin verdikten sonra hem Müslüman hem demokrat hem Müslüman hem laik olabilmişlerdir. Bu davranışlar Allah’ın ve Resulünün asla kabul etmediği ikiyüzlü davranışlardır.
        Bir Müslüman bu tarz kurumlarda çalışabilir ve de ticarette yapabilir. Fakat bu kimseler unutmamalılar ki dünyevi menfaatleri sebebi ile her farklı durumda farklı dil kullanmalarına Yüce Allah izin vermemiştir. Bu hali ile İslami kimliklerini gizlemeleri uygun değildir. Bazen öyle kardeşlerle karşılaşıyoruz ki sizinle gayet güzel İslami bir dil ile konuştukları halde İslami yaşantısı olmayan kimseler yanında ağzından İslam’a dair hiçbir söz çıkmamaktadır. Yıllarca aynı mesaiyi paylaştıkları bu kimseler bu kardeşlerimizin dini bütün birileri olduklarından bile habersizdirler. İşyerinde farklı, evinde farklı, siyasetinde farklı, çarşıda pazarda farklı, mahallesinde farklı bir dil kullanan bu kimseler bir an önce kimin tarafında yer aldıklarını belirlemelidirler. Çünkü bu davranışlarımızı her ne adına yapıyor isek bu amellerimizden Allah bizleri hesaba çekecektir.  ( Gavs Veli-ül Azam Abdullah Hz. 'KS.' )

 
 
 
  Bugün 39 ziyaretçi (46 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol