GAVS VELİ-ÜL AZAM ABDULLAH HAZRETLERİ ''KS.''
  EHL-İ BEYT
 

            Ehl-i Beyt, bir evde yaşayan âile fertleri mânâsına gelir. Peygamber Efendimiz’in âile fertlerinin tamâmını ifâde etmektedir. Bu mânâda Ehl-i Beyt; Rasûl-i Ekrem Efendimiz ve âilesi, Ali, Câfer, Akîl, Abbâs ve âileleridir. Resûlullâh’e salât ü selâm getirmek nasıl bütün mü’minler üzerine bir vecîbe ise Ehl-i Beyt’e hürmet ve muhabbetle bağlı bulunmak da bütün müslümanların vazîfesidir.

           Allâh Resûlü’nün Ehl-i Beyt’ine zekât almak haramdır. Peygamber Efendimiz, birgün Hazret-i Hasan’ın Beytülmâl’e âit zekât hurmasından bir tâne ağzına aldığını gördü. Hemen onu ağzından çıkarttırdı ve:
“–Muhammed âilesinin zekât yemediğini bilmiyor musun?” buyurdu. (Buhârî, Zekât, 57; Ahmed, I, 200)
          Zeyd bin Erkam -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:
“Bir gün Resûlullâh, Mekke ile Medîne arasındaki Hum suyu başında ayağa kalkarak bize bir konuşma yaptı. Allâh’a hamd ü senâdan sonra bize nasîhatte bulundu. Sonra da şöyle buyurdu:
«–Ey insanlar! Ben de bir insanım. Yakında Rabbimin elçisi bana da gelecek ve ben onun dâvetine icâbet edip gideceğim. Size iki mühim şey bırakıyorum. Biri, insanı doğruya götüren bir rehber ve nûr olan Allâh’ın Kitâbı Kur’ân’dır. Ona yapışın ve sımsıkı sarılın!..»
          Hazret-i Peygamber, Kur’ân-ı Kerîm’e sarılma ve ona bağlanma konusunda tavsiyelerde bulundu. Sonra sözüne şöyle devâm etti:
«–Size bir de Ehl-i Beyt’imi bırakıyorum. Allâh’tan korkun da Ehl-i Beyt’ime saygılı davranın! Allâh’tan korkun ve Ehl-i Beyt’ime saygılı davranın!»
“–Peygamber’in Ehl-i Beyt’i kimdir yâ Zeyd!? Hanımları da Ehl-i Beyt’inden değil midir?” diye sorulunca Zeyd:
“–Hanımları da Ehl-i Beyt’indendir. Fakat O’nun asıl Ehl-i Beyt’i, kendisinden sonra da sadaka almaları harâm olanlardır.” dedi.
“–Sadaka almaları harâm olanlar kimlerdir?” diye soruldu.
“–Ali, Akîl, Câfer ve Abbâs’ın âileleridir.” dedi. (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 36)
           Resûlullâh şöyle buyurmuştur:
         “Allâh’ı, nîmetleriyle perverde kıldığı için sevin. Beni de Allâh’ı sevdiğiniz için sevin. Ehl-i Beyt’imi de beni sevdiğiniz için sevin!” (Tirmizî, Menâkıb, 31/3789)
          Yine bir gün Peygamber Efendimiz, mübârek torunları Hasan ile Hüseyin’in (r.a.) ellerinden tutup şöyle buyurmuştur:
        “Kim beni, bu ikisini, bunların baba ve analarını severse kıyâmet gününde benimle berâber olur.” (Tirmizî, Menâkıb, 20/3733)
          Ashâb-ı kirâm Resûlullâh’ın yakınlarına büyük bir hürmet ve muhabbet beslerlerdi. Zîrâ seven, sevdiğine olan muhabbeti nisbetinde onun dostlarını, hizmetçilerini, yediği yemekleri, giydiği elbiseleri, kısacası onunla alâkası olan ve onu hatırlatan her şeyi sever. Muhabbet arttıkça mahbûbun çevresinde bulunan her şeye sirâyet eder.
         İşte Allâh Resûlü’nü canlarından daha çok seven sahâbe-i güzîn hazarâtı da Allâh Resûlü’nün yakınlarından biri, bineğine bineceği zaman hemen üzengisini tutarlardı. Kıyâmet günü bütün akrabâlık bağlarının kesilip sâdece O’nunla bağı olanların devâm edeceğini bildiklerinden, Hazret-i Peygamber’in yakınlarından biriyle evlenerek O’nunla sıhriyet irtibâtı kurabilmeyi cân u gönülden arzu ederlerdi.

 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol