GAVS VELİ-ÜL AZAM ABDULLAH HAZRETLERİ ''KS.''
  N) İSLAM VE YOLSUZLUK
 

                  İrtikâb kelime manası olarak:Kötü bir iş işlemek.Rüşvet almak gibi çirkin bir iş yapmak.Bir makamı alet ederek,hakkı olmayan para veya malı hile ile almak demektir.

              Rüşvet: Kanunen bir işi gördürmek maksadıyla vazifeli olan kimseye, gayr-i meşru olarak verilen para,herhangi bir menfaat ve fayda sağlamak demektir...

               Kamu malını talan,kamu malını aşırma,kamu malına ihanet suçları Kur'an Kerim'de (GULÛL) suçları olarak nitelendirilir.Hırsızlığın bir çeşidi olup,tek kişiye karşı işlenmiş olmayıp,halkın malı olarak nitelendirilen kamu mallarına verilen talandır ve yağmacılıktır..Doğrudan kul hakları arasına giren kebair (büyük günahlar) arasında zikredilir.

               Şu anda ülkemizin en önemli meseleleri arasında,''haram lokma'' yiyenlerin,kanun gücünü arkalarına alıp kanunlar önünde şeklen de olsa aklanmış görülerek halkın büyük çoğunluğunun vicdanlarının kanatılmış olmasıdır.Besmele çekilerek haram işlenmekte,kamu malları yine besmele ile talan edilmektedir.

               Vurgun,soygun,hak gaspı,kamu haklarını gözetmemek ve ihlal etmek sadece dinci ve din tüccarlarını bozmak ve kirletmekle kalmamış, halk tabakalarını da zehirlemeye başlamıştır...Allah'ın (C.C) yasakladığı ve büyük günahlar arasında olan hırsızlık suçu adeta sıradanlaşmaya başlamıştır...''....Çalıyorlar ama çalışıyorlar da...'' gibi hırsızlığa meşruluk kapısı açan bir ahlaki zaafiyet ile ülkemiz karşı karşıyadır.

               Kamu mallarını talan etmenin müeyyidesi olarak; insanı cehenneme götüreceğini gösteren Kur'anı Kerim'de ve sünnet kaynaklarında sayısız bilgiler mevcuttur...Fıkıh kaynaklarının çoğunda da ''Büyük günahlar'' (el-Kebair) arasında sayılan günahlar olarak geçer...

               Hz.Peygamber (SAV), kamu malından iki dirhemlik bir miktarı çalan Eşca'lı sahabesinin cenaze namazını kılmamıştır.(İbn Hemmam; el Musannef,s 5/244)

               Hadis ve fıkıh alanının önemli isimlerinden biri olan İbnü'l Kayyım el-Cevziyye, İslam düşüncesinin zirve kaynaklarından biri olan eseri ''Zâdü'l- Meâd'da,( 1/515, 3/107-108) şunu bildirmektedir:

               Hz.Peygamber, kamu malı çalmış, kamu hakkına tasalutta bulunmuş olanların cenaze namazını kılmamıştır.

               Kur'an-ı Kerim,kamu hakkını yiyenleri gulül (hıyanet,kamu malını aşırma) suçu işlemekle itham etmektedir.Hz.Peygamber Efendimiz de, bu suçu işleyenlerin,şehid dahi olsalar cenaze namazlarını kılmamıştır...

                Bir harp sonrasında Hz.Peygamber'e; Filanca,filanca şehid oldu diye tekmil verdiler.Peygamberimiz,bunlardan birisi için şöyle dedi: '' Hayır işte o dediğiniz kişi şehit olmamıştır.Ben onu cehennemin içinde görüyorum.Sebebi de kamu mallarından çaldığı bir giysidir.'' Peygamberimiz bundan sonra hattab oğlu Hz.Ömer'i çağırarak şu talimatı vermiştir. ''Git ey hattab oğlu,git de insanlara şunu duyur.Cennete yalnız ve yalnız müminler girecektir''(İbn Hanbel,Müsned, 1/30,47)

               Peygamberimizin,Hz Ömer'e söylediği söz,kamu hırsızlarının mümin niteliğini yitirdiklerine bir kanıt olarak alınabilir.*

               Hayber gazasında,Peygamber Efendimize atılan oklardan Rasulullah Efendimizi korumak maksadıyla, önüne atılarak şehid olan sahabe için yanındakiler, ''Ne güzel ölüm,cennete gitti...'' mealinde ki sahabe sözlerine,Peygamberimiz(SAV) hayır o cennete gitmemiştir,açın elbisesini bakınız diyerek,ölen sahabenin sırtında henüz daha paylaştırılmamış ve kamuya ait  bir elbise kumaşının sırtında sarılı olduğu görülmüştür. Peygamber Efendimizi korumak için okların önüne atılarak ölen sahabenin bile cennete gideceğini müjdelemiyor.Paylaştırılmayan kamu malına ait bir kumaş parçası için, hırsızlık suçu sayıldığından cennete gidemeyen sahabenin durumu bu iken,ülkemizde kamu mallarını talan edenlerin mahşeri kübrada nasıl hesap verebileceklerini sorgulamadıklarını esefle görmekteyiz...

              Yine meşhurdur, Hz Ömer'in gece yarısı çalışırken sahabeler yanına geldiğinde, yanan mumu söndürerek,başka bir mum yakmasını merak eden sahabelere açıklaması tam bir ibrete şayan olan düsturdur. İşte adaletin timsali büyük halifenin söylediği söz:  '' Siz gelmeden önce yanan mumla,halkın ve kamunun işlerini yapmaktaydım. Ama siz gelince,kamu hizmetine ara verdiğimden kendime ait olan mumu yaktım.Kamuya ait olan mum ile şahsi işlerimizi konuşmanın vebalini ödeyemem...'' mealinde ki  sözü,yüce dinimiz İslam'ın adaleti gözetmenin ve kamu mallarını korumaya verdiği önem açısından manidardır...

               Büyük İslam alimi İmam-ı Azam Ebu Hanife,kamçı cezasına çarptırılmasına rağmen kadılık görevini acaba neden kabul etmemiştir? İslam tarihinin hemen her döneminde rastlanan büyük din alimlerinin cezalara çarptırılmalarına rağmen reddi görevde bulunarak kadılık yapmak istememelerinin altında yatan tek sebep hataya düşülerek kul hakkı yeme korkusudur.

               İslam'da hayat anlayışı ve beşeri münasebetler; ''Haram,helal ve kul hakları'' üzerine inşa edilmiştir.İşte hırsızlık,yolsuzluk, rüşvet ve tüm bunların hepsini içine alan kul hakkı,yüce dinimiz İslam'ın üzerinde hassasiyetle durduğu büyük günahlar arasında sayılır.

               Peygamberimiz hadisi şeriflerinde, '' Hırsızlık yapan kızım Fatıma bile olsa cezalandırırım'' emir buyurarak hırsızlığın toplumu içten kemiren ne kötü bir hastalık olduğunu vurgulamıştır...

               Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadisi şeriflerinde: '' Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin affederim ancak kul hakkı ile gelmeyin'' buyruğu  ile üzerinde kul hakkı olan kimselerin cennete giremeyeceği beyan edilmiş olmaktadır. Demek ki,kamu hakkına tecavüz en büyük yolsuzluk olarak, en ağır cezayı gerektiren filler arasına girmektedir..

               Günlerce yiyecek bir şey bulamadığı için namazı ayakta kılamayacak kadar güçten düşen bir İslam Peygamberi'nin,kamu mallarına zarar verenlerin kul haklarını yiyenlerin akıbetleri hakkında ki sözlerini konuşuyoruz... Hz.Ömer'e,  '' Fırat'ın kenarında kurda yem olacak bir kuzunun sorumlu olduğunu hissettiren duygu şüphesiz Allah (C.C) korkusudur!.....

               İslam kaynaklarında rüşvet alanların ise şahitliklerinin kabul edilemeyeceği ifade edilmektedir.Sebebi ise; şahitlikte esas olan adaletin görülmesidir.Halbu ki rüşvet de gerek alan ve gerekse veren de  kişinin adaletini ortadan kaldırdığına hükmedilmektedir...

              Hz.Peygamber bir hadisi şeriflerinde;'' Rüşvet alana,verene ve bunlar arasında rüşvete vasıta olana da Allah lanet etsin ve rüşvet alan da veren de cehennemdedir.''

              Nisa Suresi 2.ayet; '' Yetimlere mallarını verin,temizi pis olanla  değişmeyip,onların mallarını kendi mallarınıza katarak kendi malınızmış gibi yemeyin.Çünkü bu büyük bir günahtır.'' Nisa Suresi 10.ayet: '' Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler,ancak ateş tıkamış olurlar.Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir.

               Maide Suresi 38.ayet; ''Hırsızlık eden erkek ve kadının,yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan başkalarına bir ibret olmak üzere ellerini kesin.Allah izzet ve hikmet sahibidir.'' Maide Suresi 39.ayetde, '' Yaptığı zulümden sonra tevbe edip düzelen kimse bilsin ki,Allah onun tevbesini kabul eder.Çünkü Allah bağışlayıcıdır,esirgeyicidir.''

               Dini kullanan din bezirganlarının her yaptığı yolsuzluklar asla  yüce dinimize ve gerçek mütedeyyin insanlarımıza fatura edilemez. Ancak İslami kesim olarak adlandırdığımız ve  her seçimde oylarıyla destekleyerek iş başına getirmiş olan insanlarımızın, ''kol kırılır yen içinde kalır ya da bir kısım kitlenin, çalıyorlar ama çalışıyorlar da...'' sessiz mantığı ve zımnen muvafakatları,İslami değerlerin içinin boşaltılmasında en büyük etken olmuştur..

               Peki, dinimizin son derece açık ve kesin hükümlerine,Yüce Peygamberimizin sözleri ve örnek hayatı ortada iken nasıl oluyor da kendilerine müslümanım diyenler KUL HAKKI gibi ağır bir günaha girmekten çekinmiyorlar?...

               Çünkü dinin içini boşalttılar.İnandıkları gibi değil,yaşadıkları gibi inanmaya başladılar.Görünürde herkes müslüman ama,ahlakta ve yaşayışta İslamın vaaz ettiği değerleri taşımaktan uzaklaştılar.Şekilde, görünüşte,  saç, sakalda, dilde müslüman kalpte ise müslüman değil...İbadetlerin dahi içini boşaltanlar,İslam dışı işledikleri tüm haltları,senede bir umreye giderek vicdanlarını rahatlatan bir anlayışın temsilcileri,yaptıkları icraatlarla yetişen kuşaklara ve gelecek nesillere İslam adına çok kötü bir miras bıraktıkları su götürmez gerçektir....

               Yaşadıkları gibi inan ve zenginleşmek için her yolu mübah görenlerin yolsuzlukları, toplumda bir çok ahlaki değerlerimizin aşınmasına neredeyse; ''din ve namus telakkisinin,...'' ortadan kalkmasına kapı aralayacak kadar toplumda yer bulmaya başladığı görülmektedir.
               Dini vecibeleri yerine getiren, Allah'ın emir ve kanunlarına riayet eden,İslam Peygamberinin  hayatını örnek alan,geçek dindar asla yolsuzluğa tevessül edemez. ( Gavs Veli-ül Azam Abdullah Hz. 'KS.' )

 
 
  Bugün 46 ziyaretçi (54 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol